BURSA’NIN TARİHİ
Uygarlıklar beşiği Anadolu’nun cennet
köşelerinden Bursa ve çevresi, çok eski çağlardan beri yerleşimlere sahne
olmuştur. Bölgede eski yerleşim alanlarının yarattığı uygarlıkların günümüzden
7 bin yıl öncesine gittiği, Ilıpınar Höyüğü kazılarında ortaya çıkmıştır.
Höyükte yapılan kazılar sonucunda, MÖ. 5200 yıl öncesine dek inen bir yerleşim
alanı bulunmuştur.
Bursa’nın 7 km. kuzeyinde Demirtaş nahiyesinin
2,5 km. güneyinde, 90 m. çevresi 5 m. yüksekliği olan “Demirtaş Höyüğü” yer
almaktadır. Bu höyükte genellikle elde, az miktarda da çarkta yapılmış kâse,
küp ve testilere ait seramik parçaları bulunmaktadır. Bunlar erken bronz çağdan
kalmış olup MÖ. 2500’lü yıllara tarihlenir.
Kentin 14 km batısında, Çayırköyü’nün 1 km
güneybatısındaki “Çayırköy Höyüğü’nün” boyutları da Demirtaş Höyüğü ile
aynıdır. Burada bulunan seramik parçalarında gri, kırmızı, kahverengi ve siyah
renkler hakimdir. Bulunan seramik parçalarının önemli kısmı elde, çok azı ise
çarkta yapılmıştır. Höyüğün en eski buluntusu MÖ. 2700 yılına aittir.
MÖ. 3. yüzyılda Bithynialılar ve Prusiaslılar
tarafından kurulan kentin ilk adı “Prusa” idi. Yazılı kaynaklarda “Bitinya”
olarak da geçen Bursa ve çevresinin en eski yerleşimleri İznik Gölü
çevresindedir. Sadece İznik Gölü çevresinde, taş devirlerinde kurulduğu
anlaşılan yedi önemli höyük bulunmaktadır. Bunlardan Orhangazi yakınlarındaki
Ilıpınar ve onun 750 m. kadar doğusundaki Hacılartepe Höyüğü, Orhangazi-İznik
yolunun Yeniköy altı mevkiinde Tepecik Höyüğü, İznik Gölü’nün doğusunda ise
Körüstan, Üyücek Tepe, Höyücek ve Karadin höyükleri bulunmaktadır.
İnegöl kent merkezinde, Cumatepe höyüğü ile 3
km doğusunda bulunan Doğutepe Akhisar höyükleriyle Yenişehir Babasultan Höyüğü
tarih öncesi devirlere ait yerleşimleri işaret etmektedir. Demirtaş Köyü Höyüğü
ile M. Kemalpaşa’nın Dorak Köyü ile Tahtalı Köyü’ndeki kalıntılar, Bursa
bölgesinin en az beş bin yıllık önemli bir uygarlık alanı olduğuna işaret
etmektedir.
Prousa (Bursa)’nın kuruluşu
Bursa bölgesi, MÖ. 4. yüzyılda Bithynia
devleti kurulana dek çeşitli kolonilerin ve ülkelerin egemenliğinde yaşamıştı.
Ünlü Herodot Tarihi’ne göre, o tarihte Bursa ve civarında var olan tek kent
Cius/Gemlik’tir. Cius kentinin kuruluşu MÖ. 12. yüzyıla kadar uzanır.
Apamea/Mudanya kentinin ise, MÖ. 10. yüzyılda kurulduğu sanılmaktadır. Uluabat
Gölü’nün üzerinde bir adada bulunan Apollonia/Gölyazı’nın ise, MÖ. 6. yüzyıldan
daha önce kurulduğu sanılmaktadır.
Krezus/Kroisos (MÖ. 561-546) döneminde
Lidyalıların egemenliğine giren Bursa bölgesi daha sonra, Pers/İran
egemenliğiyle tanışmıştı. Bursa bölgesi, bu savaşlar sırasında çok tahrip oldu.
Dedalses, İranlara karşı savaşarak Bursa bölgesinde bağımsız bir Bithynia
Devleti kurdu. Dedalses’in oğlu Botiras ve onun oğlu Bas/Byas (MÖ. 378-328)
Bithynia krallığının ilk kralı sayılmaktadır.
MÖ. 2. yüzyılda M.Kemalpaşa yakınlarındaki
Melde Tepesi’nde antik Miletopolis, 356 yılında Orhangazi’de Basilinopolis,
Sölöz köyünde Pythopolis, Yenişehir’de Otroia, Orhaneli’de Adriani,
Karacabey’de Kremastis, Eşkel’de Daskylium, Çekirge’de Plai, Kurşunlu’da
Brillos, İznik’te Nicaea antik kentleri kurulmuştu.
Bursa’nın kent statüsüne yükselip çevresinin
surlarla çevrilmesi, Bithynia kralı I. Prusias (MÖ. 232-192) döneminde
gerçekleşmişti. Kartaca kralı Hannibal, Roma imparatoru ile yaptığı savaşı kaybedince,
askerleriyle birlikte I. Prusias’a sığınmış. Hannibal, I. Prusias tarafından
büyük itibar görmesi üzerine, onun onuruna Bursa kentini kurmuş. Kente bu
nedenle Prusa adı verilmiştir. Şehir merkezine yakın ilk yerleşimin kesin
bulguları M.Ö. 2500 – 2700 yıllarını göstermektedir.
Antik kaynaklarca bugünkü Bursa’nın kurucusu
olarak bilinen I. Prusias’ın imparatorluğu zamanında Uludağ Bursa’sı (Prusa ad
Olympium) adını alan şehirden o döneme ait mermerden bir kadın heykeli ve
ostotek bulunmuştur.
İmparator Justinianus (527-565) zamanında
Pythia’da (Çekirge’de) yeni hamamlar yaptırılmıştır. 1935 yılında Hisar içinde
tonozlu odalar bulunmuştur. Hisar içinde, Yer Kapı’da bulunmuş erken Bizans
devrine ait taban mozaiği, önemli arkeolojik kalıntılardandır. Tophane’de
Bizans döneminden bir şapel ve manastıra ait mozaikler bulunmaktadır.
Prusa (Bursa) 1204-1261 yılları arasında
Nikaia’ya (İznik)’e bağlı sönük bir tekfurluk olarak yaşamını sürdürdü.
MÖ. 74 yılında Roma’ya bağlanan Bithynia
krallığı, uzun yıllar Roma egemenliğinde kaldı. Önce Romalıların, sonra da
Bizanslıların bir ili olarak varlığını sürdüren Bursa ve civarı Osmanlı Beyliği
döneminde dahi yabancı kaynaklarca Bithynia Beyliği veya Krallığı olarak
anılmıştır.
Bugün ülkemizin en zengin Bizans devri mezar
stelleri ve çeşitli mimari eser parçaları, seramikler, sikkeler Bursa Arkeoloji
Müzesi’nde sergilenmektedir.
Bursa, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk 200
yıllık döneminde diğer kentlere göre büyük gelişmeler göstermiş, birçok mimari
yapı ile süslenmiş; devrinin tanınmış medreseleri ile bilim aleminin merkezi
olmuştur. I. Murad zamanından başlayan Hüdavendigar Külliyesi, I. Beyazid’ın
yaptırdığı Yıldırım Külliyesi, I. Mehmed (Çelebi) döneminde başlayıp II. Murad
zamanında tamamlanan Yeşil Külliye Bursa’nın mekânsal gelişimini etkileyen ve
bugün de ayakta duran büyük komplekslerdir.
Bursa kimin şehri?
Bursa ve civarına önceleri Bithynia
denilmekteydi. Uludağ’ın güneyi ile batısı ise Mysia adıyla anılmaktaydı. Bursa
bölgesinde yaşayan Bithynialılar, Thrak kökenliydi. Asya ile Avrupa’nın geçiş
yeri üzerinde bulunduğundan, çok farklı halklar da bölgeye yerleşmişti.
Bithyn’lerden önce bölgede Bebryk’ler
oturmuştu. Sonra da Mysi’ler gelmişti. Bithyn’ler, Thrak örf ve adetlerine
bağlı oldukları için çoğu kez Asya Thrak’ları olarak anılmıştır. Kullandıkları
dilin ise Thrakça olduğu belgelerden anlaşılıyor. Ancak, Yunan kolonilerinin
etkisi ile Bithynia halkı da yavaş yavaş Yunanlaşmıştı. Bithyn’lerden önce,
bölgede Bebryk, doğuda ise Mygdon dili konuşuluyordu. Batıda ise Mysia dili
konuşulmaktaydı.
Bizanslıların 12. yüzyılda Bursa ve civarına
çok sayıda Sırp ve Bulgar’ı iskân ettiği bilinmektedir. Osmanlılar bu bölgeye
geldiklerinde, Bursa ve çevresinde çok değişik etnik gruplardan olmak üzere,
Ortodoks Hıristiyanları bulmuştu.
Ayrıca şu gerçeği de ifade etmek gerekir ki,
Osmanlılar Bursa’yı aldıklarında kent sadece hisar içinden ibaretti. Orhan Gazi
şehri hisarın dışına çıkararak, surlar dışında bugünkü Bursa’nın çekirdeğini
oluşturan yeni bir şehir kurmuştur. Okul, hastane, köprü, aşevleri,
kervansaraylar, hamamlar gibi kamu yapıları inşa edilmiş ve bunların
çevrelerinde konut alanları yaratılarak bir yerleşme geleneği başlatılmak
suretiyle bugünkü “Yeşil Bursa”nın temelleri atılmıştır.
Beylik’ten Devlet’e (Osman Gazi Devri
1299-1324)
Osmanlı Devleti’nin kurucusu ve ilk sultanı
Osman Bey, Ertuğrul Gazi’nin oğludur. Osmanlı’nın diğer beyliklere göre
Hıristiyan araziye komşu olması çok önemli bir avantaj sağlamış, onları kısa
sürede büyük imparatorluk durumuna getirmiştir.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda dervişlerin
büyük katkısını gören Osman Bey, bu nedenle Bursa ve çevresindeki birçok
araziyi dervişlere verdi. Kendisi de, bölgenin en önemli dervişi olan Şeyh
Edebali’nin kızını aldı. Bizans topraklarında yaptıkları savaşlarla zenginleşen
Osman Bey; Karacahisar, Yarhisar, İnegöl’ü aldı. 1302 yılında Yenişehir’i
devletin merkezi yaptı. İznik ve Bursa’yı kuşattı ancak alamadan yaşamını
yitirdi. Vasiyeti gereği Tophane’deki Gümüşlü Kubbe’ye (Saint Elia Manastırı)
gömüldü. Ölümünde özel mülkü olarak çok az malı çıkmıştı.
Bursa’nın fethi
Osman Bey 1308 yılında Bizans tekfurlarının
birleşmiş ordularını Dimboz/Erdoğan köyü yakınlarında perişan edince, Bursa
önlerine gelmişti. Bu tarihten sonra Bursa’yı kuşatarak gözlemek amacıyla biri
Kükürtlü Hamamı karşısında, Ak Timur’u komutasında, diğeri eski Mollaarap Okulu
yerinde, Balaban Bey komutasında iki kule yaptırmıştı. Bursa’nın arkasını
güvenlik altına almak için 1325 yılında Orhaneli Kalesi fethedilince tekfur
çaresiz kaldı. 6 Nisan
1326 tarihinde Bursa’yı Orhan Bey’e teslim
etti. Böylece Bursa, bir bakıma kılıçla değil, “vire” olarak anılan biçimde
teslim yoluyla Türklerin eline geçmiş oldu.
O dönemlerde top ve tüfek olmadığından
kaleleri düşürmek için kullanılan en önemli savaş taktiği kaleleri kuleler
vasıtasıyla gözetim altına tutarak giriş ve çıkışı engellemekti. Böylece
kale halkını aç bırakarak, suyunu keserek kentler kan dökmeden ele
geçiriliyordu. Bursa’nın ele geçirilmesinde de “vire” denilen bu metot
uygulanmış, aç ve susuz kalan halk tekfura karşı ayaklanmış ve şehir kan
dökülmeden Osmanlılara teslim edilmişti.
Bursa’da bir imparatorluk doğuyor (Orhan Gazi
Devri 1324-1360)
Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in oğlu
ve devletin ikinci sultanı Orhan Bey, 1320 yılında babasının vekili oldu. 1321
yılında Mudanya’yı, 6 Nisan 1326 tarihinde ise Bursa’yı fethederek 1324 yılında
tahta geçti. Bizans ordularını 1329 yılında İstanbul yakınlarında Pelekanon’da
yendi. 1331 yılında İznik’i teslim alan Orhan Gazi Osmanlıların başkentini
5 yıl süre ile İznik’e taşıdı.
1353’te Bizans’taki iç karışıklıklardan
faydalanan Orhan Gazi, Gelibolu’da Çimpe kalesini aldı. Gelibolu’ya geçip tüm
Marmara kıyıları ile Tekirdağ’ı ele geçirdi. Devletin temellerini oluşturan ilk
yasal düzenlemeleri yaptı. Orduyu düzenledi. Vergi yasaları getirdi. İlk kez
kendi adına para bastırdı. Bilecik tekfurunun kızı Nilüfer Hatun ile Asporça ve
Bizans İmparatoriçesi Thedora’yı eş olarak alan Orhan Gazi, kentte hızlı bir
imar çalışması başlatarak sur dışına taşan kentin çekirdeğini oluşturan cami,
hamam, köprü, çeşme, darphane, medrese gibi birçok anıtsal eseri yaptırdı.
Orhan Gazi 1360 yılında yaşamını yitirdi. O da
Tophane’ye, babasının yanına gömüldü.
İlk şehit sultan: Murat Hüdavendigâr
(1360-1389)
Orhan Bey’in oğlu olan I. Murat, Lala Şahin
Paşa’nın yanında yönetim ve savaş dersleri aldı. 1340 yılında Bursa Sancakbeyi;
ağabeyi Süleyman Paşa’nın 1359 yılında vefatıyla da Rumeli ordusunun kumandanı
oldu. 1360 yılında tahta geçti. 1362 yılında Edirne’yi fethederek devlet
merkezini buraya taşıdı. 1364 yılında, Balkanlar’daki Haçlı ordusuyla yaptığı
Sırp Sındığı Savaşı’nı kazanarak büyük ün saldı. Osmanlı akıncıları Adriyatik
denizine dayandı. 1389 yılında, I. Kosova Savaşı sonrasında şehit edilerek
yaşamını yitirdi. Bu nedenle Gazi Hüdavendigâr lakabıyla anılmıştır. Mezarı
Çekirge’de, adını taşıyan türbesindedir.
Bu dönemde tımar teşkilatı geliştirildi. Yaya,
müsellem ve yeniçerilere ilaveten kapıkulu askerinden maaşlı süvari ocağı
kuruldu. Çekirge’deki külliyesinde medreseli ilginç bir cami ile hamam ve
türbesi vardır. Ayrıca Hisar içindeki Şahadet Camii ile bugün Hisar’daki
garnizonun bulunduğu yerdeki sarayı da, Sultan I. Murat yaptırmıştır.
Yıldırım gibi bir sultan: I. Bayezid
(1360-1403)
Sultan I. Murat ile Gülçiçek Hatun’un oğlu
olan Yıldırım Bayezid 1389 yılında sultan oldu. Anadolu’daki birçok
beyliğin Osmanlı’nın eline geçmesini sağladı. Rumeli’de Haçlılar ile 1396
yılında Niğbolu Savaşı’nı yaptı ve kazandı. Arkalarına Timur’u alan Anadolu
beylikleri sultana kafa tutunca Bayezid, Anadolu beyliklerini kışkırtan Timur
ile 28 Temmuz 1402 tarihinde Ankara yakınlarında yapılan savaşı kaybetti. Bu
savaşta Timur’a tutsak olan Bayezid’in kendini zehirleyerek intihar ettiği
iddia edilir. (1403)
“Yıldırım” lakabını alan Bayezid, Bursa’da çok
sayıda güzel yapı yaptırarak Bursa’nın, devrinin en görkemli kenti konumuna
gelmesini sağladı. Bursa’da Ulucami ile, Yıldırım semtindeki külliyesi içinde
cami, hastane ve hamam ile medrese yaptırmıştır. Ancak onun Bursa’daki en
önemli yapıtı Darüşşifa adını taşıyan Osmanlı Devleti’nin ilk hastanesidir.
Bugünkü Bursa Çarşısı’nın temelini oluşturan Bedesten’i de Yıldırım Bayezid
yaptırmıştır. Türbesi, Yıldırım Külliyesi’ndedir.
Devleti ikinci kez kuran sultan: Çelebi Mehmet
(1413-1421)
Sultan I. Bayezid ile Devlet Hatun’un oğlu
olan Çelebi Mehmet, Osmanlı padişahlarının beşincisi ve Osmanlı Devleti’nin
ikinci kurucusudur. Çelebi Mehmet, Ankara savaşından (1402) sonra parçalanan
Osmanlı topraklarını yeniden bir idare altında birleştirmek için kardeşleri
Süleyman, İsa ve Musa Çelebi ile mücadele etti. Böylece Osmanlı Devleti’ni
karşılaştığı bu büyük bunalımdan kurtararak devletin birliğini sağlayan Çelebi
Sultan Mehmet, her şeyden önce elden çıkan toprakları geri almaya çalıştı.
Şeyh Bedreddin isyanını bastıran Çelebi
Mehmet, 26 Mayıs 1421 tarihinde Bursa’da yaşamını yitirdi. Yeşil semtinde
bulunan eşsiz güzellikteki Yeşil Türbe’ye defnedildi. Çelebi Mehmet sağlığında,
türbenin bulunduğu mekana içinde medrese, cami ve imaret bulunan “Külliye”yi
inşa etmişti. Aynı zamanda divan şairi olan Çelebi Mehmet Edirne’de bir cami ve
bedesten, Amasya’da da oğlu Kasım için bir türbe yaptırmıştır.
Dervişane bir sultan: II. Murat (1421-1451)
Çelebi Mehmet ile Emine Hatun’un oğludur. 1415
yılında Amasya Sancakbeyi oldu. 1420 yılında Börklüce Mustafa ile Anadolu
beyliklerinden Germiyanoğulları, Ramazanoğulları ve Menteşoğulları’nın
isyanlarını bastırdı.
1430 yılına Venedikliler’den Selanik kalesini
aldı. 1444’te Varna, 1448’de II. Kosova Savaşı’nda kazandığı başarılarla
Balkanlar’da devletin sınırlarını genişletti.
Karacabey’de topladığı devlet yöneticilerinin
huzurunda saltanattan vazgeçtiğini ilan etti. Bir süre Karacabey’de inzivaya
çekildi. Daha sonra Çandarlı Halil’in baskısı ile tekrar tahta geçmek zorunda
kaldı. 47 yaşında iken 3 Şubat 1451 günü yaşamını yitirince, Muradiye’deki
türbesine gömüldü. Vasiyeti üzerine türbesinin üstü açık, sandukası üzerinde de
toprak vardır.
Sultan II. Murat’ın Muradiye semtinde
yaptırdığı külliyesinde; cami, hamam, medrese ve imaret bulunup tümü günümüze
gelebilmiştir. Sultan Murat, duygusal ve şair yönü olan bir kişi olup ayna
zamanda divan şairi, müzisyen ve hattattır.
Manevi Başkent Bursa
Fatih (1451-1481), İstanbul’u aldıktan sonra
Bursa ikinci plana itilmiştir. Bu nedenle de Bursa, hep ikinci ya da manevi
başkent oldu. Örneğin Fatih vefat edip II. Bayezid padişah olunca (1481-1512),
kardeşi Cem de 1481 yılında Bursa’ya gelip padişahlığını ilan etmişti. Bahtsız
Şehzade Cem, Bursa’da 18 gün süren padişahlık yaptı, burada kendi adına para
bastırdı. Sonradan bu durum, Bursalıların Sultan tarafından cezalandırılmasına
neden oldu. II. Bayezid, 1512’de Bursa’ya girince, Yeniçeriler şehri yağma etmek
istediler, yağma son anda önlendi.
Yavuz Selim padişah olunca da, bu kez kardeşi
Korkut aynı şeyi yaparak Bursa’da padişah olmak istedi. Ancak Şehzade Korkut’un
Bursa’daki saray-ı âmire’den tüfekleri almak istemesine Bursalılar engel oldu.
Daha sonra Şehzade Ahmet de, Bursa’yı alarak hükmetmek istemiş, ama
başaramamıştı.
Atatürk ve Bursa
Atatürk, milli mücadelenin merkezi olan
Ankara’yı başkent yaptı ama Bursa’yı da çok sever ve ilgi gösterirdi. Nitekim
Atatürk’ün en çok ziyaret ettiği illerin başında Bursa gelir. Atatürk, 1922
yılından ölümüne kadar Bursa’ya 18 kez gelmiştir.
Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın hemen ertesinde,
17 Ekim 1922 tarihinde Bursa’ya ilk ziyaretini yapmıştı. Bu gezisi sırasında
yaptığı konuşmasında Atatürk: “Artık ordularımızın yaptığı savaş bitti. Şimdi
eğitim ve ekonomik alanda bir savaşa hazırlanıyoruz” demişti.
31 Ağustos – 11 Eylül 1924 tarihlerindeki
üçüncü gelişinde ise Atatürk artık cumhurbaşkanıdır. Bursa’nın kurtuluş
törenlerinde yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: “Devrimlerimiz, Türkiye’nin
yüzyıllar için mutluluğunu yüklenmiştir. Bize düşen, onu anlatmak ve
değerlendirerek çalışmaktır”.
Atatürk, yapacağı her devrim öncesinde mutlaka
Anadolu’yu gezer, nabız yoklardı. Bu gezilerine de Bursa’dan başlardı. Yine
Harf Devrimi öncesinde, 27 Ağustos 1928 tarihinde Bursa’ya gelmişti.
26 Mart 1937 tarihindeki gelişinde ise Bursa
gençlerine bir söylev vermişti: “Yorulmadan beni izleyeceğinizi söylüyorsunuz.
Fakat arkadaşlar, benim sizden istediğim, yorulduğunuz zaman dahi, durmadan
yürümek, dinlenmeden beni takip etmektir. Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç
evlatları, yorulsanız dahi beni izleyeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye
karar verenler asla yorulmazlar.”
Atatürk, en renkli gezisini de aramızdan
ayrıldığı yıl, 1 Şubat 1938 tarihinde Bursa’ya yapmıştı. Uzun süredir hasta
olan Atatürk, Bursa’da dans etti, eğlendi. Adeta son baharını yaşadı Bursa’da…
Atatürk kendisi için Bursa Belediye salonunda verilen baloda öylesine neşelendi
ki, orkestrayı durdurup zeybek çaldırdı. Salonun ortasına geçip zeybek oynadı.
Bursa, Atatürk Türkiye’si ile aydınlandı. Bütün Türkiye gibi Bursa ve
Bursalılar da ona çok şey borçlu. Bütün Türkiye gibi Bursalılar da onu asla
unutmayacak…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder